Şiir Üzerine Hasbihâl

Berke Acet»


 Sözlü edebiyatın mihenk taşı olarak kabul ettiğimiz şiir tarih boyunca birçok kez form değiştirmiştir. Bu form değişimi belirli bir şiir tanımının yapılamamasına başka bir deyişle birden fazla şiir tanımının ortaya çıkmasına neden olmuştur. Her şairin kendine özgü bir şiir tanımının olması bu durumu kanıtlar niteliktedir.

  Yahya Kemal'e göre şiir, kalpten geçen bir hadisenin vezinli bir şekilde lisana tecelli edişi; kelimelerle yapılan bir bestedir. İsmet Özel'e göre ise şiir; başkaldıranların, haksızlığa uğrayanların sesidir. Cahit Sıtkı şiiri kelimelerle güzel şekiller kurmak sanatı olarak tanımlamıştır. Dünyadan ise Mallarme şiirin sözcüklerin dini, Lamartine ise şiirin yüksek zekaların rüyaları olduğunu belirtmiştir. Verilen bu birkaç örneğe bakılarak bile şiiri ortak bir paydada buluşturup belli bir tanıma oturtmanın ne kadar zor olduğu aşikardır.

  Peki şiiri düz yazıdan ayıran unsurlar o halde nelerdir? Kendi şiir tanımımı bu soruya cevap olacak nitelikte kurup şiiri anlamlaştırılabilen vurucu söz dizimi olarak kısa ve öz bir şekilde tanımlamaktayım. Bunu biraz daha açmak gerekirse nasıl her şiir yazan kimsenin şair olamayacağı gibi her şiir niyetiyle yazılanın, söylenenin de şiir olduğunu iddia etmek doğru olmaz. Şiiri diğer metin ve söylevlerden ayırabilecek unsurların olması gerekir. Bu unsurları da vuruculuk başlığı altında toplayabiliriz. Ahenk, ritim, anlam ve his vuruculuğu sağlayan şiiri diğer metin ve söylevlerden ayıran unsurlardır. Bu unsurların nasıl sağlanacağı konusunda somut bir örnek vermek çok mümkün olmasa da vezin ve kafiyenin büyük bir payının olduğu yadsınamaz. Tabi ritmi vezinsiz, ahengi kafiyesiz sağlamak da mümkündür. Vezni ve kafiyeyi şart koşmak, vezinsiz ve kafiyesiz eserlere şiir değil demek; vezinli ve kafiyeli her yazıya şiir demekten farksızdır zira vezin ve kafiye anlamdan ödün vermediği sürece sadece ritim ve ahenge kolaylık sağlar. Ayrıyeten şiir sözcükleri ustalıkla kullanma gerektirdiğinden ahenk ve ritmi; kelime seçimi, söz dizimi ve vurgu ile de sağlamak mümkündür. O yüzden şiiri çıkış formuyla yani sözlü olarak (söyleyerek ve dinleyerek) değerlendirmek daha doğru olur. Şahsi olarak da önceden okumuş olduğum ve beğenmediğim bir şiiri dinledikten sonra beğenip şiir hakkındaki fikrim değişebiliyor.

 Bu saydığım unsurların halen somut bir kriter oluşturmadığının farkındayım. Burada da son söz karar mecrası olan kişiye düşüyor. Eğer okuduğu veya dinlediği eser kişiyi kendisinin şiir olduğuna inandırmışsa, kişiyi ikna etmesine gerek kalmaz. Nitekim şiir de kendisine inandırması gerekir zira inanmak koşulsuz-şartsız olurken ikna olmak ise belli kanıtları zorunlu kılar, her daim şüphe barındırır.