Tıpatıp Mit II

 Selin Aydoğan»



     Tıpatıp Mit’in ikinci sayısına hoş geldiniz. Bu hafta yine entrikalar ve yasak aşklarla dolu Yunan Mitolojisinden bir hikaye ile devam edeceğiz. Bu hikaye öyle bir hikaye ki hem tarihte görülen ilk güzellik yarışması olma niteliği taşıyor hem de olaylar öyle bir gelişiyor ki sonu bambaşka bir hikayenin başlangıcı oluyor.

      Bilirsiniz, Yunan mitolojisinde Zeus biraz, nasıl desek ‘çapkın’dır. Sadece onun gönül ilişkilerini konu alan ciltlerce kitap yazılabilir. Neyse anlayacağınız Zeus yine bildiğimiz gibi, gönlünü bu sefer de çok güzel bir tanrıça olan Thetis’e kaptırmış. Fakat üç büyük tanrıdan olan kardeşi Poseidon da Thetis’le birlikte olmak isteyince durum değişmiş. İki büyük tanrı hangisinin Thetis’le birlikte olacağına karar verebilmek için kahine danışmaya karar vermişler.Kahinin ,’’Thetis’ten doğacak çocuk babasından daha kuvvetli olacak’’ demesi üzerine güçlerini yitirmekten çekinen iki tanrı Thetis’i ölümlü kral Peleus ile evlendirmeye karar vermiş. Düğün hazırlıkları tamamlanmış, tüm tanrılar, tanrıçalar düğüne davet edilmiş.Tek bir kişi hariç: anlaşmazlık tanrıçası Eris. Tahmin edebileceğiniz üzere düğünde bir sorun çıkmaması için Eris’i çağırmayan tanrı ve tanrıçalar, aslında en büyük sorunu kendi elleriyle yaratmışlar. Düğüne çağrılmadığını öğrenen Eris çok sinirlenmiş ve ‘en güzele’ diye yazılmış altın bir elmayı konukların arasına yuvarlamış.

     Hikayemize devam etmeden önce sizce de hikayenin buraya kadarki kısmı Uyuyan Güzel masalının başını anımsatmıyor mu? Eris’in de tıpkı Uyuyan Güzel’deki cadı gibi sorun çıkarmaması için çağırılmaması özellikle. Hayır, tabii ki hiçbir şey ima etmiyorum.Neyse hikayemize devam edelim.

    Yuvarlanan elma Afrodit, Athena ve Hera’nın olduğu yerde durmuş. Doğal olarak üç güzel tanrıça kimin en güzel olduğu konusunda tartışmaya başlamış.Tartışma neticesiz kalınca Zeus’a sormaya karar vermişler. Fakat Zeus üç güçlü tanrıçanın gazabından korkmuş olsa gerek kendi karar vermek istememiş.Sonunda Zeus, zavallı bir ölümlüyü, çoban Paris’i, hakem seçmiş. Bunun üstüne tanrıçalar kendisini en güzel seçmesi için Paris’e çeşitli rüşvetler teklif etmiş. Hera Asya krallığını, Athena sonsuz akıl ve başarıyı, Afrodit ise dünyanın en güzel kadının aşkını vaat etmiş. Bütün bu cazip teklifler arasından Afrodit’inki ağır basmış ve Paris ‘en güzel tanrıça’ olarak Afrodit’i seçmiş.Böylece tarihin ilk güzellik yarışması aşk tanrıçası Afrodit’in lehine sonuçlanmış.

     Hikaye burada bitti mi, tabii ki hayır. Afrodit’in aşkının sözünü verdiği ‘en güzel kız’ Sparta kralı Menelaos’un karısı Helen’miş. Yani Paris Helen’in aşkına sahip olsa bile Helen’i elde etmek o kadar da kolay değilmiş, ne de olsa Helen evli bir kadınmış. Paris sonunda, Afrodit’in verdiği vaatten dolayı kendisinde hak bularak Helen’i kaçırmış. Bu da efsanevi Troya Savaşlarının başlangıcı olmuş.