AŞİL TENDONUNUN HİKAYESİ

 Selin Aydoğan




Bir önceki sayımızda Truva Savaşının mitolojiye bir sürü yeni kahraman kazandırdığından ve onlarca yıl sürdüğü rivayet edilen bu savaşın içinde başka başka hikayeler de bulunduğundan bahsetmiştik. Şimdiyse bu savaştaki kahramanlardan en cesuru, en yakışıklısı, en güçlüsü olan Akhilleus konuşacağız bu sayımızda.
Akhilleus, tanrıça Thetis ve Phtyia Kralı Peleus’un oğludur.Daha önceki sayılarımızı takip eden okuyucularımıza bu isimlerin tanıdık geldiğini zannediyorum, haklısınız, Thetis ve Peleus’tan daha önce bahsetmiştik.Kendileri dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapılmasına vesile olan, hatta dolaylı olarak Truva Savaşının da patlak vermesine neden olan düğünün sahipleriydi. Çok güzel bir
tanrıça olan Thetis ile hem Zeus hem de Poseidon evlenmek istemişti fakat doğacak çocuğun babasından daha güçlü olacağı kehaneti yüzünden ikisi de Thetis ile evlenmeye yanaşmamış, çözümü de bir ölümlüyle evlendirmekte bulmuşlardı.Peleus ve Thetis’in evlilik hikayesi ve daha fazlasını okumak isterseniz 2. Sayımıza göz atabilirsiniz. Şimdi isterseniz sayımızın konusuna, Akhellius’a ve ona ün kazandıran Truva Savaşına dönelim.
Akhellius’un savaşa girmesiyle ilgili annesi tanrıça Thetis tarafından söylenen şöyle bir kehanet vardır,’’Akhellius savaşa girerse parlak bir üne sahip olacak fakat ömrü kısa olacak, savaşa girmezse ömrü uzun olacak ama şana, şöhrete sahip olamayacak.’’ Akhellius bu kehanete rağmen şanı şöhreti seçer ve kendisine de hazır katılması için davet gelmişken savaşa katılır. Akhellius atikliği ve gücüyle bin askere bedeldir ve savaştaki kahramanlıklarıyla adını duyurur. Hatta Akhellius’un namı o kadar yürür ki başkomutanın adı geçmez olur. Bu durumdan rahatsız olan başkomutan, savaş ganimetlerinden Akhellius’un payına düşenlere el koyar. Bu duruma çok sinirlenen Akhellius, başkomutan kendisinden özür dilemediği sürece savaşmayacağını söyler.
Fakat başkomutan geri adım atmaz; kendi bilir, der. Tam bu noktada belirtmeliyiz ki mitolojide Akhellius’un savaşçılığından olduğu kadar gururu ve öfkesinden de bahsedilir. Akhellius, bu sözler
karşısında başkomutana boyun eğeceğine yaşlı ve tanınmayan biri olarak ölmeyi yeğler ve savaştan ayrılır. Ayrılırken de arkadaşı Patroklos’un isteği üzerine savaş zırhını ona verir. Ancak Patroklos Hektor tarafından öldürülür. Öfkesinden çıldıran Akhellius gururunu bir kenara bırakarak başkomutan Agamemnon’dan özür diler ve savaşa tekrar katılır. Savaşta Hektor ve Akhellius karşı karşıya gelince Akhellius var gücüyle Hektor’a saldırır ve onu öldürür, bu şekilde kendince arkadaşı Patroklos’un intikamını almak istemektedir. Ancak öldürerek Hektor’a olan hıncını alamaz, 12 gün
boyunca Hektor’un cesetini Truva’nın çevresinde sürükler.Bunu bir saygısızlık olarak nitelendiren tanrılar Akhellius’a sinirlenir. Tanrı Apollon’un da oka yapacağı ufak müdahale ile Akhellius, yine
güzellik yarışmasından hatırlayacağınız Paris’in attığı zehirli okun ayağına gelmesiyle ölür.
Sevgili okuyucularımızın şu an,’’ E bu kadar okuduk, hani aşil tendonun hikayesi?’’ dediğini duyar gibiyim. Akhilleus diğer adıyla Achilles(Aşil) aslında ölümsüz olarak bilinir. Çünkü annesi
tanrıça Thetis Akhilleus’u ölümsüz yapmak için bebekken topuğundan tutup Hades’in ırmağı Styks’te yıkamıştır. Fakat topukları suya değmediği için öldürülebileceği ve yara alan tek yeri burası olmuş ve bu hikaye de aşil tendonuna adını vermiştir.