Postmodern Sinemanın Köşe Taşı: Kalbine Geleni Söyle
İsmail Yusuf Kollar»
Selamlar beyaz perdenin
rengarenk tutkunları. “SineÇözüm” serimizin ilk sinema filmiyle
karşınızdayım. Bugünkü misafirimiz, yönetmenliğini dünyaca ünlü David Lynch’in üstlendiği 2012’de vizyona giren “Kalbine
Geleni Söyle”. Film, henüz yirmilerinde olan yakışıklı genç Jonah Jameson’ın evlendiği gün uzaylılar
tarafından kaçırılmasını konu alıyor. Ayrıca belirtmek isterim ki eser
İngiliz-Türk ortak yapımı ve üstelik IMDb’de 8,1 puanla ‘Top 250’ sıralamasında
da kendine yer bulabilmiş. Başyapıt seviyesinde olduğunu düşündüğüm bu romantik
dramın analizini sizlere SPOILERSIZ haliyle aktaracağım.
Loş ışıklı televizyon ile karanlığın
kontrast eşliğinde birleştiği odayı resmeden açılış sekansı… Aksi tarafta ise
Jonah Jameson, smokinli haliyle koltuğa uzanmış televizyon seyrederken o günün
yorgunluğunu kendince üzerinden atmaya çalışır. Karısı Katy Perry, elinde meyve
bıçağıyla Dark Horse’u mırıldanırken bir
anda gelinliğinin üzerine elma parçası sıçrar. Şaşkınlığını tüm dünyaya gösterircesine çığlık atan Katy,
hemen damatlığını kocasından ödünç
almak ister. Jonah “Sanki bir ısırıkla zengin olduk.” diye söylenerek smokinini giymesi için karısına
verir , sonra da don atlet kalarak kanalları zaplamaya devam eder. Birdenbire
zilin çalmasıyla Katy ve Jonah donakalırlar. Jonah elindeki puroyu panik
halinde yere düşürür ve Katy’ye
döner: “Bu saatte kim ola ki, dayınlar otele gitmedi miydi
Katy?” Katy hayretler içerisinde kalarak Jonah’a döner, “Evet de sen bunu
nereden biliyorsun?” Katy biraz duraksar, ağzını gözünü büzerek bağırıp çağırmaya başlar, “Sen nasıl bir
insansın lanet olası! Beni nasıl aldatırsın? Hem de ilk günümüzde! Aşağılık herif!” diye haykırmaya başlar.
Jonah, Katy’yi
kolundan tutarak sakinleştirmeye çalışır, “Dur, dinle bebeğim. Açıklayabilirim.”
“Neyi açıklayacaksın?!
Yeni sevgilinin kim olduğunu mu?”
“Sevgilim sakinleş,
benim takımımı ödünç aldın. Halüsinasyon görüyorsun, lütfen git de biraz portakal ye, içeride olacaktı. Geçen bizim Carl’dan aldıydım.
İyi manavdır, çürüğü yoktur.”
“Hayır, hiçbirinize güvenmiyorum! Hem senin
halin ne böyle, don atletsin!
Yoksa benim yerime Şahika’yla
mı evlendin? Çabuk söyle!”
“Neler diyorsun
hayatım? Seni seviyorum.”
Tam o sırada, Super Mario tema müziği taklit edilerek kapı, şifre gönderirmişçesine tıklanır. Katy kapıyı hararetle açar. Gelen
Kerimcan Durmaz’dır.
O anda Kerimcan ince kahkahasını basarak kolunu kapıya yaslar: “İki saattir
çalıyorum ayol ne yapıyordunuz çifte kumrular?” (Bu son replikle 2. filmin
çıkacağına dair ipucunu yakalamış oluyoruz.) Hemen ardından Aleyna Tilki’nin “Cevapsız Çınlama”
eseriyle beraber film acı kestirimlere gebe bir şekilde sona eriyor.
Postmodern sinemanın çıktısı seyirci tahminleridir. Aslında bu filmde
de yönetmen, ufak
ayrıntılarda gizlediği ipuçlarını vererek fakat hikayeyi tam da aydınlatmayacak
bir üslupla kapanışı biz izleyicilerin takdirine bırakmış. Başarılı olduğunu söyleyebilirim. Ne de olsa açık
arttırma, ilgili müşterileri bulduktan sonra onların çekişmesinden alabildiğini
almalı. Bu işler böyledir,
değil mi? Ha ha ha! Şu an hakikaten güldüğümü düşünmeyin sakın. Ben de alt
tarafı seyirciyim. Komedi seyreder gibi bu romantik dramdan mutlu mesut
kalkacağımı düşünüyordum. Ama maalesef sonunu istediğim gibi gülünç tahmin
edemedim.
Neyse
sayın seyirciler, dert etmeyelim en iyisi bu kadar. Nasıl olsa izleriz
neşeli bir film. Hem ‘Huzurdan
mürekkep basamakların tırabzanı kederdir.’
derler. Arada denk gelsin böyle
dramlar. Olacak o kadarı da artık!
Bir dahaki yazımızda penguenlerin uçuş
tekniklerini ilginç bir biçimde ele alan “Uç Uçabildiğin Yere Kadar” belgeseli hakkında
konuşacağız. Görüşmek üzere!
Bol şakalı günler :D