Tıpatıp Mit III

Selin Aydoğan»


 1 Nisan şakalarını bilirsiniz. İnsanları tongaya düşürmeye dayanan espirilerdir. Kaynar çayı  üstüne dökecekmiş gibi yapma şakası, sandalyeye yapıştırıcı sürme şakası… Biz de bu sayıda, hazır 1 Nisan haftasında sayımız çıkacakken dergimizi bu haftanın ruhuna uygun biraz troll ya da absürt diyebileceğimiz bir tarzda çıkarmaya karar verdik.

       Bizi takip eden okuyucularımız bilirler ki Tıpatıp Mit’te anlattığımız hikayeler zaten oldukça absürt ve fantastik olduğundan bu sayıda serimiz adına bir değişikilik olmayacaktır. Fakat hazır bir önceki sayımızda da tarihteki ilk güzellik yarışmasını anlatmışken, dünyanın en kötü şakası ve en zekice tuzağı olan Truva Atı ve Truva Savaşından bahsetmemek olmaz.

       Truva Savaşının patlak verme nedeninden bir önceki sayımızda bahsetmiştik. Savaş Troya prensi, bir zamanların çobanı Paris’in Sparta kralı Menelaos’un karısı Helen’i kaçırmasıyla başlar. Menelaos haklı olarak çok sinirlenir ve Troya’ya eşi benzeri görülmemiş bir ordu gönderir. Fakat Troya da önemli bir kenttir ve işin içine Tanrıların da dahil olmasıyla savaş onlarca yıl sürer. Truva Savaşının bu kadar uzun sürmesi, mitolojiye bizim daha sonraki sayılarımızda zaten hikayelerini anlattacağımız bir sürü kahraman ve başka başka hikayeler ortaya çıkarmıştır. Onların herbirini birini ileriki sayılarımızda konuşuyor olacağız.

       Yıllarca sürmesine rağmen bir sonuca bağlanamayan Troya Savaşı sonunda yapılan meşhur Troya Atıyla biter. Bir hediyeymiş gibi gönderilen, savaşçıların içine sığabileceği genişlikte oyulmuş tahta Truva Atının içinden yüzlerce asker, gece vakti herkes uyurken çıkar ve Troya istilaya uğrar.

        Her ne kadar bu savaş yıllardır tarihsel bir olgu gibi dillerden dile aktarılsa da aslında Troya Savaşının gerçekten yapılıp yapılmadığı hakkında elimizde hiçbir delil bulunmamaktadır. Belki de bu savaş da Homeros’un bize ve tarihe yaptığı bir şakadır, kim bilir?