Hatırlamak

 Tuğba Alaca


Gözlerinizi kapatın ve sizde en çok iz bırakan anlardan birini düşünün. Zihninizde belirenler bir ses kayıt cihazı ya da bir fotoğraf makinesinden çok daha farklı olacaktır. Hatırladıklarınızın geçmişle birebir aynı olduğunu söyleyebilir misiniz? Gelin,hep beraber bu düşüncenin temeline inelim.
   Hafıza, geçmişi var olan boşlukları ile beraber kendine göre yorumlar. O an hissettiklerinizi hatırlamaya çalışır ve kendi içinde hatırlamakta zorlandığı boşlukları bir yapbozun parçalarıymış gibi tamamlar. Bunu yaparken parçanın eskisiyle aynı olup olmadığına bakmaksızın kendini sadece parçaları uydurmaya adar. Beyniniz bu konuda tahmin ettiğinizden daha fazla esneklik gösterebilir. Geçmiş, aslında bir yerde şimdinin yorumlamasıyla var olur. Uzak geçmişteki bir olayı her düşündüğünüzde eskiyle bağlantısı o kadar azalır. Çünkü beyniniz her seferinde farklı yorumlamalar getirebilir. Bu durum somut nesneleri nispeten kapsamaz. Örneğin hatırladığınız anıda eğer mavi gömlek giymişseniz zihninizdeki boşluk dolmuştur ve nesne zihninizde o anki haliyle var olur.
     Gelin bir de hatırlamamanın korkunçluğuyla yüzleşelim. Artık savunmasızsınızdır. Bir çocuğun dünyaya dair yeni bir şeyle karşılaştığında verdiği tepkiler rutininiz olmuştur. Sizi koruyacak bir belleğinizin olmaması verdiğiniz tepkinin sonuçlarını öngöremeyeceğiniz anlamına gelir. Temel bir yaklaşım yapalım. Sıcak bir şeye dokunmazsınız çünkü canınızın yanacağını bilirsiniz. Bilmek, deneyiminizin bir sonucudur. Tecrübeniz sizin savunma kalkanınızdır. Bundan yoksun kaldığınızda attığınız her bir adım bir mayın tarlası etkisi uyandırır. Düşersiniz, düştüğünüzü unutursunuz ve sonra yeniden düşersiniz. Kısır bir döngünün içerisinde hapsolursunuz. Tabii eğer yaşamanın bir yolunu bulabilirseniz.
      Ve en önemlisi, hatırlanmak. Siz geçmişteki insanlara göre geleceksiniz. Tarihe iyi veya kötü sebeplerle iz bırakan insanların birçoğu şu an zihninizde yer ediniyor. Kim bilir, belki de her biri yüzyıllar sonra bile hatırlanmayı dilemiştir ve bu dilekleri gerçek olmuştur. Geleceğe bırakılan iz bir fikir akımı da olabilir. Derler ya fikirler ölmez. Ölümsüzlük, unutulmamaktır. Bir düşüncenin ölümsüzlüğü hafızalarda ne kadar yer edindiğiyle doğru orantılıdır. Titanic filminden yola çıkalım.  Ünlü repliği Bende bir resmi bile yok ,o sadece hafızamda.” Belki de unutulmamak, dünyada hala nefes alan bir insanın hafızasında yer edinebilmekle eşdeğerdir.
    Eğer bir gün hatırlanmak istiyorsanız geçmişin penceresinden duyulan seslere kulak verin. Onları dikkatlice dinleyin. Frekanslarınız rezonans durumunda olduğu sürece artık birer ölümsüzsünüz.