Yaşanılabilir Bölge
Tuğba Alaca
Küçük bir
çocuk olduğunuzu ve etrafınızdaki eşyaları bir eleme sırasına koyduğunuzu
düşünün. İlk önce aşırı olanlarla
başlarsınız. Aşırı sıcak veya aşırı soğuk. Çok büyük ya da çok küçük. Bir seçme
şansınız olsaydı size ‘doğru’ geleni seçerdiniz.
Bu yazımda sizlere işte bu mantalitedeki Goldilocks ve Üç Ayı masalından isim
alan Goldilock Bölgesi diğer
bir ifadeyle Yaşanılabilir Bölgeyi
anlatacağım.
‘Yaşanabilir Bölge astrobiyoloji ve astronomide
bir yıldızın yörüngesinde
dolanan bir gezegenin yüzeyinde bulunan suyun sıvı halde kalabilmesini
destekleyecek oranda ısı aldığı, ne suyun tümüyle buz tutacağı kadar
soğuk, ne de tümüyle buharlaşacağı kadar sıcak olmayan yörünge uzaklığıdır.’
Peki bu
sınırlar nasıl bulunur? Dünyamızı ele alalım. Yaşanabilir bölgenin sınırları Dünya'nın biyosferi,
Güneş sistemi ve Güneş'ten aldığı ışınımsal enerji gibi miktarını bildiğimiz
nicelikler kullanılarak bulunur.
Güneş
sistemimizdeki yaşanabilir bölgeyi
inceleyelim. Yıllardır Dünya dışı yaşam formu bulunma ihtimali en fazla olarak
anılan Mars gezegeni bu yaşanabilir bölgenin dış sınırının tam üzerinde yer alır. Hesaplamalara göre eğer Mars daha büyük bir
kütlede olsaydı sıvı formda su bulunabilecek ve
yaşam orada mümkün olabilecekti.
Evrenin büyüklüğünü
göze alırsak kendi sistemimizden biraz
uzaklaşalım. Farklı yöntemlerle bilim insanları şu zamana kadar yaklaşık 400
kadar dünya boyutunda gezegen öne
sürmüş ve bunlardan birkaç tanesinde yaşam olabileceği ciddi anlamda
tartışılmaktadır. Varlığı hala tartışmalı olsa da örnek olarak Gliese 581c gezegenini
verebilirim. Bu gezegen, Dünya’dan
20 ışık yılı uzakta yer alan kırmızı bir cüce yıldızın çevresinde
dolanmaktadır. Bu cüce yıldız güneşimize kıyasla daha soğuktur ve yaşam
ihtimali küçük bir kısmı kapsamaktadır. Gezegendeki sıcaklığın sıvı su
bulundurmaya elverişli olduğu yapılan hesaplamalar sonucu ortaya çıkmıştır.
Buraya kadar
yazdığım kısımda yaşamın sadece sıvı su formu baz alınarak araştırıldığını öne
sürdüm. Peki ya yaşam, başka formlarla ortaya çıkmış olamaz mı? Yaşanabilir
bölgenin sınırları sahiden de
keskin mi? Yıldızına çok uzak bir gezegenin buzlarla kaplı yüzeyinde yaşam
oluşamaz mı? Kendi döngülerini
sürdüren gezegenlerde uyumlu yaşam formları gelişmiş olabilir. Peki insan dışı yaşam formlarından zeki olarak
nitelendirebileceğimiz bir form mümkün mü? Neredeler? İletişime bu zamana kadar
neden geçmediler ya da geçtilerse henüz bunu algılayabildik mi? Evrende
yalnızlığımız tüyler ürpertici fakat yalnız olmadığımızın ihtimali de bir o o
kadar korkutucu. Sonraki yazılarımda Fermi paradoksu ve Drake denklemini ele
alarak bu konuyu genel hatlarıyla irdeleyeceğim. Her şeyden habersiz yalnız bir
form olan insanlık umarım bir
gün kozmik medeniyetler seviyesinde yükselerek gerçeklerle yüzleşebilir.